article/header_images/900_TTW1YFt.pngarticle/featured_images/900_yvuc7Fv.png

ZEYTİNBURNU KÜLTÜR SANAT, “EDEBİYAT NE SÖYLER?” SÖYLEŞİ PROGRAMINDA DOÇ. DR. AHMET DAĞ’I AĞIRLADI

27 Ekim 2021
youtube-icon

Cemal Şakar’ın sunduğu “Edebiyat Ne Söyler?” söyleşi serisinin 26 Ekim’deki konuğu Doç. Dr. Ahmet Dağ’dı. Hümanizm, posthümanizm ve transhümanizm kavramları üzerinden bir söyleşi gerçekleşti. Kavramların günümüzdeki sanatsal ve teknik yönden algılanış biçimlerine değinildi.

Ahmet Dağ, hümanizm, posthümanizm ve transhümanizm kavramları hakkında kısaca bilgi vererek konuşmasına başladı. “Hümanizm 15. yüzyılda insan bilim çalışmalarına yönelik kullanılan bir atıf ve 19. yüzyılda daha ideolojik bir kisveye bürünüyor. Felsefikökleri bağlamında transhümanizm daha çok insan doğa tasarımına karşılık geliyor. Gnostik ve mitik temelleri var. Posthümanizmin transhümanistler tarafından kullanılması söz konusudur. Transhümanizmin bir üst seviyesi olarak kullanılıyor posthümanizm.”

Cemal Şakar’ın “Transhümanizm-Sanat bağlamına değinmeden önce; Nietzsche’nin yok oluşun eşiğinde olduğu insanlık için sanata umut bağlaması söz konusu. Böylesi Nietzscheci bir umuda karşın modern ve teknolojik süreçte sanatın içinde bulunduğu mevcut durumdan bahsedilebilir mi?” sorusuna Ahmet Dağ şu şekilde cevap verdi. “Sanatın anlam kaybettiğine ilk dikkat çeken kişilerden biri Nietzsche’dir. Nietzsche’de insanı, içinde bulunduğu krizden kurtarmanın vasıtası sanattır. Heidegger’e göre, -teknolojiden ayırdığı- “ne teknisyen ne de zanaatkâr olmayan sanatçı ise “teknites”dir. Bu tekniteslik durumunu yani mekanik-teknik süreçler üzerinden üretilen sanat ürünlerinin -19. yüzyıl sonunda- aurasının kaybettiğinin en önemli göstergesi 1890’da yapılan Eifel Kulesi’dir. Mekanik süreçten etkilenen sanat 1980’lerde kitle iletişim araçlarının etkisiyle simülasyon sürecine girmiştir. Nitekim Baudrillard simülasyona dönüştürülen, aurasını kaybeden, gücünü kaybeden ve ruhu yok olan sanatın transvestizm sürecini yaşadığını söyler. Şimdilerde ise estetik ve güzellik denilen sanata ait değerlerin sanal dünyadaki beğeni ve paylaşımlar üzerinden tasdik veya inkârına şahit olduğumuz sanatın sanalda varlık bulma süreciyle karşı karşıyayız. Bu durum sanatsal olanın sanal dünya üzerinden reklam, borsada işlem aracı olarak görülmesine yol açmıştır. Sanatçının da eserinin de meşruiyeti dijital düzlemde varlık bulabilmesine bağlıdır. Güzellik denilen şey salt olarak “kullanım”, “tüketim” değerine indirgenmiştir.Sanat; her yerde sahteye, simülasyona ve açık arttırmaya maruz kalan tehlikeli bir ticarileşme içindedir.Oysa sanat eseri, sanala, hakikate, tüketime veya manaya ait değil anlama aittir.”

Ahmet Dağ, her şeyin dijitalleştiği ve sanallaştığı düzlemde sanat bir hakikat olarak varlığını sürdürebilir mi? sorusu üzerine şunları kaydetti: “Sanatın seyri mekanik süreçten dijital ve sibernetik sürece doğru evrilmektedir. Sanat eserlerinden dijital araçlar vasıtasıyla haberdar olurken sanatçılar ve sanat eserleri dijitalleşmiştir. Dijital sanatın olduğu yerde gerçek dünya nesneleri değil, dijital ortam ürünlerinin kullanıldığı gerçeklik ortamı vardır. Böylesi bir uzamda, zaman ve mekân gerçekliği söz konusu değildir. Çünkü eseri inşa edenin esere temas etmediği ve yaşamadığı bir an vardır. Medya teknolojisi vasıtasıyla her şey gösterge sanayisine dönüşmüş, dünya estetikleşmiş görünürlüğe dönüştürülmüştür. Dijital olarak inşa edilen dijital düzlemde sanatseverlerle buluşan sanat eseri “ready-made” haline gelmiş ve anlamdan kopmuştur. Göstergelerin ve sanalın dünyasında var olan sanat, yapay ve ölü bir etkinlik haline gelmektedir. Medya ve bilgisayar modelleri aracılığıyla estetiğin hakikatten kopuşu onu hipergerçek bir sürece dâhil etmiştir. 19. yüzyılda Eifelle mekanik sürecin zirvesine ulaşan sanat, fiziksel olarak var olmayıp sanal olarak varlık gösteren sanat eserleriyle dijital sürece evrilmiştir.  20. yüzyılda yararlı olma derdini terk eden sanat, 21. yüzyılda sanal düzlemde var olmaya başlamıştır. Kullanılan dijital teknolojilerle sanat, dünyayı estetize etmiş, her şeyi görünürlüğe ve gösterge sanayisine dönüştürmüştür. Gösterge sanayisi olan dijital dünyada sanat anlamsızlaştırılarak hipergerçeklik sürecine dâhil olmuştur. İnternet dünyasında toplanılan datalar insanın başvurduğu kaynak olunca resim, mimari, heykel şiir, edebi yazın eserleri gittikçe aynılaşmaktadır. Sezginin, hayal gücün ve özlemlerin kenara bırakıldığı verilerle iş gören sanatçı gerçekliği ile karşı karşıyız.Dataizm her türlü anlamlı bağlamı ortadan kaldırarak anlamı göndermiş, veriyi getirmiştir. Çünkü 17. yüzyılın ölçülebilir ve niceliksel yaklaşımı 21. yüzyılda sibernetik ve dijital süreçle daha ileri taşınmıştır. İnsan maddi düzlemde yükselirken mana düzleminde düşmüştür.”

Cemal Şakar’ın “Hakikatten kopup sanal ve dijital düzleme dâhil olan sanatın, sibernetik ve transhümanist süreçte farklı bir evreye daha girdiğini görüyoruz. Böylesi bir süreçte sanatın varoluşu ve değeri nereye doğru evrilmektedir?” sorusu için Dağ şu açıklamayı yaptı. “Nietzsche’nin asıl köklerinin tragedyada olduğunu söylediği sanat, Batı’da zirvesine Rönesans döneminde ulaşmıştır. 17. yüzyıldan sonra akılcı ve matematiksel karakter kazanarak mahiyeti değişmiştir. Newton’un fizik-matematik bileşimli mekanikçi bilim anlayışı dolayısıyla tasarımsal-hesaplayıcı olan işlemsellik sanatı da etkilemiştir. Bu hesaplanabilirlik ve sayısallık sanatın insan ve hayatla ilişkisini kopartmıştır. Bu ilişkinin kopması tiyatronun yerine sinematografi tekniği içeren sinemayla, resim yerine fotoğraf makinesiyle sanat olacağı durumunu doğurmuştur. Bu süreç şimdilerde daha ileri taşınarak elektronik, teknolojik, siberteknolojik aletlerle sanatın icra edilebileceği iddiasını doğurmuştur. Nitekim Blay Whitby, Yapay Zekâkitabında yapay zekâ’nın sanat çalışmaları yapıp insanın yerini alacağını iddia etmiştir. 17. yüzyılda kökleri bulunan 20. yüzyılın ortasında zirveleşen avangard sanatın yerini 21. yüzyılda transhümanist sanat unsurları alarak sanatın mahiyetini değiştirip kendini hâkim kılma yönünde adımlar atmıştır. Bunun doğurabileceği muhtemel sonuçlar ise şu şekilde zikredilebilir. İnsan, bedeni üzerinde uyarlamalar yapılabilen nesne haline gelebilir ve teknoloji, bedenin bir parçası görülür. Kişinin bedeni; cerrahi müdahaleler, implantlar veya dövmeler yoluyla yeniden uyarlanarak/modifikasyon sanat aracı haline getirilebilir.  Sadece insan bedeni değil doğada var olan diğer unsurlar 3D gibi teknolojiler ileyeni uyarlamalara konu olabilir. Teknolojinin hem üretim aracı olarak kullanılması hem de sanata eklemlenmesi sanatı geleneksel konumundan çıkarabilir. Kanaatimce sanat, geçmişte yaptığı gibi bilimsel ve teknik süreçlere kendisini eklemleyerek seyrini devam ettirecektir. Geçmişten beri, insanın doğada varoluşuna ilişkin varlığının yaşadığı anlam kaybına paralel olarak sanatta da mana kaybını devam ettirecek gibi görünüyor.”

Ahmet Dağ, transhümanist felsefenin varlık gösterdiği, en etkin olduğu alanların sinema ve roman olduğunu belirtti. “Transhümanist izlekler, film ve romanlarda varlık bulmuştur. Teknoloji vasıtasıyla geliştirilmiş insan hayatının ve çevresinin ütopyavari bir tarzda konu edinildiği bu romanlar; lüks, konformizm, uyum ve pratik kolaylıkları içermesi bakımından ütopik kaosu ve makineleşmeyi ön plana çıkarır. Teknolojiyi ve tekno-kültürü içeren, 19. yüzyılının sonlarında yazılmış kısa hikâye ve romanlar, Batı dünyasında posthuman durumun, fikrî olarak şekillenmesine katkıda bulunmuşlardır. Mary Shelley’in Frankenstein veya Modern Prometheus ve Karel Capek’in oyunu R.U.R. adlı romanları transhümanizmin ilk örnek romanlarıdır. Bilim-kurgu yazarları, boş ümit veren gelecekçi/futuristteknolojilerin taslaklarını sunar ve çok ilginç senaryoları ortaya koyarlar. Edebiyatta siborglar ve robotlar, çoklu kimlikler ve sanal bedenler, avatarlar ve replikanların var olduğu romanlar vardır. Sinemada ise 2001: A Space Odyssey, Brainstorm, The Terminator, Gattaca, The Matrix filmleri vardır. Transhümanizm yalnızca romanlarda değil başta sinema olmak üzere edebiyat, güzel sanatlar, müzik ve müzik klipleri gibi sanatsal ve kültürel alanların çoğunda varlık bulur. Bu roman ve filmlerde zekâ düzeyi arttırılmış, biyonik bedene sahip insanımsı varlıklar/siborg, metal ya da çelikle güçlendirilmiş insanlar, ölümsüz vampirler, metabolik komadan dönen zombiler, kurşundan kaçabilecek hıza sahip atletik varlıklar söz konusudur. Transhümanizmde insan, ölümlü olması itibariyle kusurlu olarak görüldüğünden dolayı bu kusuru alt eden biyonik robot-androidler üretmek amaçtır. Yaşlılığı geciktirecek ve hastalığı yenecek insanlık tasavvur edilir. Bu transhümanist değer ve istek sinema filmlerine de yansımıştır. X-Men, İron Man, Robocop, Bicentennial Manve Terminatörgibi film serileri bu durumun birer göstergesidir. Frank Herbert’in Dune adlı romanında ise insan ve insan olmayan arasındaki sınırlar tartışılır. İnsanın sınırları aşmasına yani artırılmış insan vurgusunda bulunan Dune romanının kahramanı Dune Saga, genetik manipülasyona uğramış ve fiziksel sınırları geliştirilmiş bir varlık türüdür. Gerek disütopik, fütürist ve bilim kurgu romanlar gerekse sinema; trans-posthümanizmin mekânını, insanını vd. unsurlarını barındırmaktadır. Bu tür roman ve filmlerde disütopik olgular, yarı biyonik yarı biyolojik varlıklar, klonlama, darwinist yaşam biçimi, biyo-teknoloji, nörobiyoloji, farmakoloji, klonlama, evrimci gelişim, makine türü varlıklar ve insan zekâsına denk veya aşmış YZ’lı yazılımlar vardır. Bu roman ve film türlerine bakıldığında çoğunluğunun transhümanist süreci olumsuz olarak ele aldığı görülür. Transhümanist sürecin tehdit ve tehlikelerinden bahseden bu tür roman ve filmlerin; uyarıcı role sahip olduğu gibi transhümanist düşünürlere kum havuzu ve modellik yaptığı da görülür.”

Edebiyat Ne Söyler? - Konuk: Ahmet Dağ -Ekim 2021

Etkinlikleri Pdf Olarak İndir

Seçmiş olduğunuz ay ile ilgili tüm etkinlikleri katalogdan görebilirsiniz

Zeytinburnun'nda Ramazan 2024 Ayı
Broşürü

Hemen İndir

Sıralama Seçenekleri

Zeytinburnun'nda Ramazan 2024

Karne Festivali 2024

Kültür Sanat Kursları 2023 - 2024

3. ON5SIFIR7 FİLM HAFTASI

Mayıs - Haziran 2023

Zeytinburnun'nda Ramazan 2023

Kültür Sanat Kursları 2022-2023

Kültür Sanat Kursları 2021-2022

Mayıs - Haziran 2022

Mayıs - Haziran 2021

Kültür Sanat Kursları 2020-2021

Kültür Sanat Kursları 2019-2020

Kültür Sanat Kursları 2018-2019

Kültür Sanat Kursları 2017-2018

Kültür Sanat Kursları 2016-2017

Kültür Sanat Kursları 2015-2016

Kültür Sanat Kursları 2014-2015

Toprakla Şiir Yazmak

Mevlana’nın Aşk Çağrısı

Sıralama Seçenekleri

Lalezar - Rauf Tuncer

Geleceğin Ustaları 10

Fahreddin Paşa Medine Müdafii

Artı'k Sanat - Metin Aşoğlu

Yıl Sonu Kataloğu 2022 - 2023

Yıl Sonu Kataloğu 2021 - 2022

Yıl Sonu Kataloğu 2020 - 2021

ZKS Kültür Sanat Yıllığı 2023

Edebiyat ve Milli Mücadele Sempozyumu

“Yâ Şehr-i Ramazan” Hat Sergisi

Derin Yüzey - İlhan Aydan

Yeldeğirmenlerine Karşı - M. Zahit Büyükişliyen

Mohammed Imad Sergisi

Asker ve Ressam - Mehmet Ali Laga

Fevzi Karakoç - At'a Senfoni

Geleceğin Şifreleri - Hüsamettin Koçan

Mükemmel Boşluk - Hakan Şarkdemir Resim Sergisi

Formreform - İsmet Yedikardeş Retrospektifi

Hattat Mustafa Halim Özyazıcı

Kitaplar ve Kağıtlar

10 Yılda Yarışma Fotoğrafları Seçkisi

Mebus ve Şair Mehmet Âkif Ersoy

Zeytinburnu'nun 50 Yılı

Kültür ve Sanat Hayatımızda Ebüzziya Ailesi

Eski Evler ve Sokaklar

Medeniyetler Kapısı Mardin

Sanat ve Yaşamın İzinde

Şehre Tarih Düşmek

İrem Minyatür Sergisi

Sübhan Tespih Sergisi

Afrika’da Alınteri

Hakimiyet-i Milliye Timsali Bayrak

Gölgenin Tasarımı

Tophane İşi Lülecilik

Yerler ve Gökler Minyatür Sergisi

Katman Kat-ı Sergisi

Kültürel Semboller

Harflerin İzinde Hat Sergisi

Geleneğe Çağdaş Yorumlar

Bizde ve Dünyada Madalya Heykeltıraşlığı

Uluslararası Cam ve Kağıt Sanatları Sergisi

Geçmişten Günümüze Neyzen Emin Dede

Hayattan İzler Resim Sergisi

Ebruda İstanbul Düşleri Sergisi

Taner Alakuş ve Öğrencileri Minyatür Sergisi

Altın Laleler Ebru Sergisi

Sıralama Seçenekleri

Zeytinburnun'nda Ramazan 2024

Lalezar - Rauf Tuncer

Karne Festivali 2024

Geleceğin Ustaları 10

Fahreddin Paşa Medine Müdafii

Artı'k Sanat - Metin Aşoğlu

Kültür Sanat Kursları 2023 - 2024

Yıl Sonu Kataloğu 2022 - 2023

Yıl Sonu Kataloğu 2021 - 2022

Yıl Sonu Kataloğu 2020 - 2021

ZKS Kültür Sanat Yıllığı 2023

3. ON5SIFIR7 FİLM HAFTASI

Mayıs - Haziran 2023

Edebiyat ve Milli Mücadele Sempozyumu

“Yâ Şehr-i Ramazan” Hat Sergisi

Derin Yüzey - İlhan Aydan

Zeytinburnun'nda Ramazan 2023

Yeldeğirmenlerine Karşı - M. Zahit Büyükişliyen

Mohammed Imad Sergisi

Asker ve Ressam - Mehmet Ali Laga

Fevzi Karakoç - At'a Senfoni

Kültür Sanat Kursları 2022-2023

Kültür Sanat Kursları 2021-2022

Geleceğin Şifreleri - Hüsamettin Koçan

Mayıs - Haziran 2022

Mükemmel Boşluk - Hakan Şarkdemir Resim Sergisi

Formreform - İsmet Yedikardeş Retrospektifi

Hattat Mustafa Halim Özyazıcı

Kitaplar ve Kağıtlar

10 Yılda Yarışma Fotoğrafları Seçkisi

Mayıs - Haziran 2021

Mebus ve Şair Mehmet Âkif Ersoy

Zeytinburnu'nun 50 Yılı

Kültür ve Sanat Hayatımızda Ebüzziya Ailesi

Kültür Sanat Kursları 2020-2021

Eski Evler ve Sokaklar

Medeniyetler Kapısı Mardin

Sanat ve Yaşamın İzinde

Kültür Sanat Kursları 2019-2020

Şehre Tarih Düşmek

Kültür Sanat Kursları 2018-2019

Kültür Sanat Kursları 2017-2018

İrem Minyatür Sergisi

Sübhan Tespih Sergisi

Afrika’da Alınteri

Hakimiyet-i Milliye Timsali Bayrak

Kültür Sanat Kursları 2016-2017

Gölgenin Tasarımı

Tophane İşi Lülecilik

Yerler ve Gökler Minyatür Sergisi

Katman Kat-ı Sergisi

Kültürel Semboller

Kültür Sanat Kursları 2015-2016

Kültür Sanat Kursları 2014-2015

Harflerin İzinde Hat Sergisi

Toprakla Şiir Yazmak

Geleneğe Çağdaş Yorumlar

Mevlana’nın Aşk Çağrısı

Bizde ve Dünyada Madalya Heykeltıraşlığı

Uluslararası Cam ve Kağıt Sanatları Sergisi

Geçmişten Günümüze Neyzen Emin Dede

Hayattan İzler Resim Sergisi

Ebruda İstanbul Düşleri Sergisi

Taner Alakuş ve Öğrencileri Minyatür Sergisi

Altın Laleler Ebru Sergisi

Kapat
zksm
zeytinburnu belediyesi
Bizi Sosyal Medyadan Takip Edin